Yolculuk: 1.Bölüm
Sorular Ve Cevaplar
Öğlene doğru Levindan’a vardılar. Hiç mola vermemişlerdi ve kız çok uykusuz kalmıştı. Buna rağmen yabancı adamda -adını hala bilmiyordu- en ufak bir yorgunluk belirtisi yoktu.
Şehrin büyük kapısına gelince adam göz ucuyla arkasındaki kıza baktı ve “Burada biraz dinleneceğiz şehre girince ben konuş demeden kimseyle konuşma…”dedi. Kızın buna karşı çıkacak mecali yoktu.
Şehre girdiler ve biraz ilerleyip bir handa durdular. Adam kıza attan inmesini söyledi ve iki atı da hanın seyisine emanet etti. İçeri girdiklerinde adam kıza oturmasını işaret etti ve hancıyı bulmaya gitti. Kız her ne kadar uykulu olsa da etrafı inceleme fırsatını kaçırmadı. Aslında han oldukça boş ve sadeydi. Hemen solunda gürül gürül yanan şömine akşamki soğuğu söküp atmıştı. Biraz sonra adam elinde bir pelerin ve biraz yiyecekle çıkageldi.
Pelerini ve yiyecekleri kızın önündeki masaya koyduktan sonra kızın tam karşısındaki sandalyeye oturdu.
“Adın ne?” diye sordu. Adamdan gelen bu ani soru kızı şaşırtmıştı. “Elend” diye kısaca cevapladı. Adam masaya yaslanarak “Pekala Elend sen benim taşıdığım ilk insan değilsin. Eğer uslu durursan çoğu bağımsız izcinin aksine ne kadar naif bir insan olduğumu anlarsın. AKSİ HALDE -bunu sertçe vurgulamıştı- seni öldürmek hariç elimde tüm yetkilerin olduğunu bil.”.
Aslında kız korkmamıştı ama sessizce önündeki pelerine baktı. “Bir serbest izci…” diye düşündü. “Mektup, ferman, antlaşma… kimi zaman da insan taşıyan ulaklar. Eldon da onlarla ilgili pek hoş olmayan şeyler anlatılırdı. Aslında krallıklarında izcileri olurdu ama bağımsız izciler en çok para verene çalışırdı, onları tehlikeli yapan da buydu.”
O bunları düşünürken adam “Anlaştık mı?” diye sordu. Elend cevap vermek yerine “Peki sen?” diye sordu. O, adamın afallamasını beklerken adam gayet sakin “Bunun bir önemi yok.” dedi ve ardından “Artık yatsan iyi olur… yukarı kattaki dördüncü oda” diyerek masadan kalktı.
Elend buna karşı çıkmadı ve masadaki pelerini üzerine alarak yukarı çıktı…
Gece yarısı uyandı, kapıya baktı: yatmadan önce kapıya yasladığı sandalye hala oradaydı. Rahat bir nefes alıp yataktan kalktı, pelerini giydi ve kapının yanına gitti. Dışarıyı dinledi ve kimsenin olmadığından emin olduktan sonra sandalyeyi çekerek koridora çıktı. Adam ortalıkta gözükmüyordu, sessiz ve yavaş adımlarla koridorda ilerlemeye başladı. Tam köşeyi döndüğü esnada da adamla karşılaştı.
Adam köşeye oturmuş kılıcını bilemekle meşguldü fakat karşısında kızı görünce afallamıştı. “Seninle bir anlaşma yapmamış mıydık ?” dedi. Elend hemen cevap veremedi çünkü adamdan daha çok şaşırmıştı. Bir iki saniyelik suskunluğun ardından “B..ben“ diye kekeleyebildi ancak. Başına neler gelecekti? Bu gece dahi uyumayan manyak kimdi? Onu öldürecek miydi? Öldüremeyeceğini söylemişti, söylemiş miydi? O bu sorularla korkudan titrerken adam ayağa kalktı ve kızın yanına gitti. Titremesi daha da artan Elend zar zor adamın yüzüne baktı ve sert bir o kadar da şaşkın görünümlü adam Elend’e doğru eğildi ve yarı alaycı bir sesle ”Uyku mu tutmadı?” diye sordu. “Beni iyi dinle Elend seni öldürmek gibi bir niyetim yok, hiç olmayacakta. Ama işimi zorlaştırmaman ikimiz içinde daha faydalı olur… Yeterince açık oldum mu?”. Titremesi ve korkusu azalan Elend adamın yüzüne bakmakla yetindi ve deminden beri tuttuğu nefesini bıraktı. Adamsa Elend’de istediği etkiyi bırakmış olmanın zaferiyle arkasını dönüp yürümeye başladı. “Pekala madem uyku tutmadı senin bazı soruların olduğuna eminim ayrıca benim de sana sorularım var. Sanırım biraz sohbetten zarar gelmez…”dedi ve aşağı, yemek salonuna doğru yürümeye başladı. Yolun yarısında arkasını döndü ve yerinde hala kaskatı duran Elend’e nazik bir sesle “Korkacak bir şey yok, güvendesin” dedi.
Yemek salonu, tezgahın arkasında uyuklamakta olan hancı ve hala yanmakta olan şöminenin başında fısıldaşarak sohbet eden adamlar hariç bomboştu. Adam uzak bir köşedeki bir masaya oturup karşısında dikilen ve az önce yaşadığı olayın şokunu hala atlatamamış olan Elend’e oturması için işaret etti. Elend oturduktan sonra “Pekala” dedi sakin ama bir o kadar da sert sesiyle “Adımı merak ettiğini tahmin ediyorum.” Fakat Elend başka bir soru sordu: “Neden beni kurtardın?” adam bu soruyu beklemiyor olacak ki şaşırmış gözlerle kıza baktı. biraz düşündü ve “Bunu sana söyleyemem.” diye devam etti. “Neden?” diye sordu Elend. “Çünkü bu benim verebileceğim bir cevap değil.” diye cevapladı adam “Ama adımı merak edersen ben Paladir, Paladir Fırtına Kılıç.” Fırtına Kılıç! Bu lakap Elend’e tuhaf bir şekilde tanıdık gelmişti ama o asıl sorusunun cevabını almaya kararlıydı “Beni nereye götüreceksin?” diye sordu bu sefer. “Ostard” dedi Paladir. Kız belli etmemeye çalışsa da rahatladığı her halinden belli oluyordu. Bu rahatlığı fark etmesi Paladiri, kızın basit bir köle olmadığı hakkında şüphelere itti. “Peki” dedi Paladir “Kimsin sen? İnsanların peşinden Paladir Fırtına Kılıcı gönderecek kadar seni değerli kılan ne?” “Bunu sana söyleyemem.” diye cevapladı Elend. ”Neden” dedi Paladir ve anında cevabını aldı “Çünkü bu benim verebileceğim bir cevap değil!” Bu kız diğerlerine benzemiyor diye düşündü Paladir. Hayır o daha önce seyahat ettiği hiç kimseye benzemiyordu, cesareti ve cüretkarlığı onun basit bir köle olmadığını anlamasını sağlıyordu. Peki kimdi bu kız? Aklındaki tüm bu düşüncelerden sıyrılan Paladir hafifçe gülümsemekle yetindi. Elend ise bu küçük laf dalaşını kazanmanın ve korktuğunun aksine Eldon’a gitmeyişinin rahatlamasıyla sustu. Paladir de kızın daha fazla konuşmayacağını anlayarak “Vakit geç” dedi “İstersen biraz daha uyu, sabah güneş doğarken yola çıkacağız.” Evet Elend gerçekten uyumalıydı bu küçük ve başarısız kaçma girişiminden sonra dinlenmeliydi sonuçta istediği cevapları hemen hemen almıştı… Değil mi?
Share this content:
Yorum gönder