Yolculuk: 0. Bölüm
Sonun Başlangıcı
Soğuk. Gerçekten soğuk. Gece, kış ve orman havasının birleşimiyle oluşan o korkunç soğuk. Son iki saattir düşündüğü tek şey buydu. O kadar üşümüştü ki eline bağlı sıkı ipler canını yakmıyordu artık. Ne kadar kalmıştı? Levindan’ın bu kadar uzakta olduğunu bilmiyordu. Çok yorgundu. Fakat biraz sonra başlarındaki atlılardan biri öbürüne durmasını işaret etti. İki köle taciri atları durdurup sessizce dinlediler.
O da duymuştu, başka bir atlının sesi… Ardından da ağaçlık yolun başında cılız bir fener ışığı.
“Kimlerdensin?!” diye bağırdı atlılardan uzun boylu olanı. Cevap yok.
Bir iki dakika sonra yabancı atlı yaklaştı, kafilenin başındaki atlılar ellerini kılıç kabzalarına götürdüler. “Sakin olun beyler,” dedi yabancı. “Ostard’dan geliyorum.” diye ekledi. “Ne istiyorsun?” diye sordu yine uzun boylu tacir. ”Bir köle almak istiyorum sadece,” diye cevapladı yabancı, sonrada atından indi.
Attan inip ışığa çıkınca yabancıyı daha rahat inceleyebildi: Uzun boylu, omzuna kadar gelen saçlarıyla ve köse sakalıyla genç sayılabilecek bir adamdı. Loş ışıkta tam anlayamasa da saçları kızıl renkti. Üstünde uzun bir pelerin, ayağında ise eskimiş çizmeler vardı. Elinde genelde izcilerin taktığı bileğe kadar gelen deri bir eldiven, sırtında ise uzun, düz bir kılıç takılıydı.
Yabancı atından fenerini çıkarttı ve aşağı yukarı on beş kişilik esir grubuna baktı ve sordu: ”ARANIZDA ELDON’DAN GELEN KİM VAR?”
Şaşırdı, bu adam da nerden çıkmıştı şimdi? Eldon süvarilerine benzemiyordu, olsa bile Ostard’dan geldiğini söylüyordu; Eldon nere Ostard nere.
Yabancı sorusunu daha tehditkar bir şekilde yenileyince irkildi, ”Benim,” deyiverdi.
Yabancı ona doğru yaklaştı, feneri yüzüne doğru tuttu ve yüzüne bir şaşkınlık ifadesi düştü.
“Bir kadın?” diye fısıldadı kendi kendine. Biraz düşündükten sonra “Prensin hangi gözü kör?” diye sordu. “Hiçbiri,” dedi kız. Yabancı, kızın yüzüne biraz daha baktıktan sonra tacirlere döndü ve “Ne kadar istiyorsunuz?” dedi. “Ağır ol birader,” diye cevapladılar ve yüzlerinde pis bir gülümseme belirdi. “Gecenin bu vakti nereye gidiyorsun?” diye sordular ve kılıçlarını çektiler. Yabancı “Bunu yapmak istediğinizden emin misiniz baylar?” diye sordu. “Bence ortak bir fiyatta anlaşabilirdik.” Fakat adamlar yabancının üzerine yürümeye başlamıştı. Aniden uzun boylu olan kılıcını savurdu, karanlıkta bir kıvılcım parladı ve tacir yere yığıldı. Yabancı kılıcını çekmiş ve adamı yere sermişti. Bunu gören öteki tacir kılıcını yere atarak “Aman beyim etme,” diye yalvarmaya başladı.
Yabancı yerden kılıcı alarak esirlerin bağlı olduğu ipi kesti, en öndeki genç esire kılıcı verdikten sonra “Artık özgürsünüz,” dedi ve kıza döndü “Sen hariç!” Kızın iplerini kendi kılıcıyla kestikten sonra sordu “At binebilir misin?” Kız evet anlamında başını salladı. ”Gel benimle,” diyerek kızı karanlıktan daha önce kızın göremediği ikinci bir ata bindirdi.
Kızın atını kendi atına bağladı ve tek kelime etmeden atı Levindan’a doğru sürmeye başladı…
Share this content:
Yorum gönder