Şimdi yükleniyor

Yolculuk: 6. Bölüm

Yolculuk: 6. Bölüm

Yeniden Yollarda

Sol taraflarında deniz, sağ taraflarında Levindan Ormanı, güneş daha yeni tepeye varmıştı. At üstünde gidiyorlardı. Bir iki gün Ostard’da dinlendikten sonra Paladir’in arkadaşları ile birlikte yola çıkmışlardı. Bu sefer Ostard Geçidi’nden sabah geçmiş, herhangi bir Çığırtkan’a rastlamamışlardı. Levindan Ormanı’nın girişinde Alaybozan Fenga ve diğerleri Paladir’e ve Elend’e veda edip rahat yolculuklar dileyip yeniden Ostard’a dönmüşlerdi. Elend ile Paladir de aşağı yukarı bir buçuk gün Levindan Ormanı’nda yol aldıktan ve bir gece de dinlendikten sonra ormanın batı kıyısına (orman denize paraleldi) ulaşıp açıklığa çıkmışlardı. Bunaltıcı orman havasından kurtulmanın ve deniz kokusunun verdiği ferahlıkla yollarına devam ediyorlardı. Bahar sonunda yüzünü göstermeye başlamış, sert geçen kış aylarından sonra etrafı yeşertmişti. Fakat bütün bu güzelliklerin arasında Elend hala rahata erememişti. Hep Eldon’u düşünüyordu. Eldon’da ona ne yapacaklardı? Bundan kurtulabilir miydi? Ve en önemli soru Paladir’e ne kadar güvenebilirdi? Bazı şeyleri Paladir’e söyleyip söylememek konusunda hala kararsızdı. 

“Davosra’dan sonra nereye gideceğiz?” diye sordu Elend. “Yaban Kalesi,” dedi Paladir “Kısa bir yolculuğun ardından da Direniş Kalesi.” Elend’e bu isimler tanıdık geliyordu. Eldon’dan buralara gelirken katıldığı kafile ile buralardan geçmiş olmalıydı. Zaten Yaban Kalesi’nde de tacirlere yakalanmıştı. Yıllarca Eldon’da kalınca dışarısını (özellikle de doğu tarafını) hiç bilmiyordu. Ama artık bunun için endişelenmesine gerek yoktu: ELDON’A DÖNÜYORDU YA! Kendi kendine acı acı güldü Elend, Paladir ona dönünce de durdu. Paladir de pek keyifli sayılmazdı. Aslında Elend için fazla üzülmüyordu, aslında üzülüp üzülmemesi gerektiğini bilmiyordu! O daha çok Talik’in dediklerine takılmıştı. “Eldon’a gideceksiniz… Eninde sonunda gideceksiniz!” Talik’in sözleri Paladir’in kafasında tekrarlayıp duruyordu. Eğer işin içinde Eldon İmparatoru olmasa Bagun Magun dinlemez Elend’i Ostard’a, Velis Hanım’ın yanına bırakır, çeker giderdi. Ah şu taçlılar yok muydu, işlerine akıl sır ermiyordu. 

İkisi kendi hallerinde düşüncelerle cebelleşirken hemen yanlarındaki Levindan Ormanı’nda bir çift gözün onları izlediğini fark etmemişlerdi. Gözler biraz daha onları izledi ve ormanın karanlığında kayboldu… Paladir ve Elend daha yolu yarılamadan o müthiş bir hızla Levindan’a vardı. Ormanın hemen şehre bakan sınırında çalıların arasına gizlenip bekledi. Güneş batarken gizlendiği çalılığın yanına bir atlı yaklaştı. “Çabuk döndün,” dedi adam. Çalıların arasından hırıltılı ve sanki boğazına balgam kaçmış gibi konuşan bir ses cevap verdi “Tahminimden erken yola çıktılar,” ve çalıların arasından simsiyah, bataklık çamuru gibi sümüksü ama insansı bir görünüme sahip turuncu gözlü yaratık çıktı. “Kızın orada olduğuna emin misin?” diye sordu atlı. “Evet,” dedi yaratık “İzci onu Eldon’a götürmekte kararlı.” “Nereden gideceklerini biliyor muyuz?” diye yine sordu atlı. “Haberi benden aldığına göre elbette Yaban Kalesi’nden gidecekler. Yollarını değiştireceklerini sanmam.” diye cevapladı yaratık. “Güzel… Onları Yaban’ın kuzeyinden olabildiğince uzak tutmamız gerek.” dedi atlı. “Bildiklerim bu kadar, sen de hemen yola çık. Yaban Kalesi’ndekilere haber ver. Mecbur kalırsak kızın işini orada bitirmemiz gerekebilir,” dedi yaratık. “Derhal” dedi atlı “Sen de acele et Galtoni’nin yokluğu çabuk fark edilir.” Ve atına atlayıp dört nala gitti. Yaratık bir süre atlını ardından baktı ve “Çok yakında Paladir,” dedi kendi kendine “Değişim seni yok edecek…” Ardından ormanın karanlığında kayboldu…

Share this content:

Yorum gönder